“Denize düşen yılana sarılır” atasözü, sanki Recep Tayyip Erdoğan için söylenmiş. Kof kabadayılık havasında olup Rusya’ya, Putin’e, İsrail’e, hatta dünyaya ‘meydan okuyan’ Erdoğan, son bir aydır öylesine bir U dönüşü yaptı ki, kendisini de, kendi ulusunu  da, mensup olduğunu iddia ettiği halkı da rezil u rüsva etti. Kepaze ettiği ulusun onurunu da, şerefini de, iradesini de beş para eden Erdoğan, en sonunda İsrail ve Putin karşısında el pençe divan durmak zorunda kaldı.

Erdoğan ve hükümeti  düşürdüğü Rus uçağından iki gün sonra yapmış olduğu açıklamada “Rusya sınır ihlali yapmıştır, aynı ihlal bugün de yapılsa Türkiye yine bu karşılığı vermek durumundadır” demiş ve başka bir Rus uçağının Türkiye sınırını ihlal etmesinin ardından, “Rusya bunun sonucuna katlanmak zorunda kalabilir“ diye efelenmişti.
Aynı Erdoğan bugün “süt dökmüş kedi” gibi yalvarır bir ruh haliyle, Putin’den, Rusya’dan, ölen pilotun ailesinden defalarca özür diliyor ve “eğer Rus uçağı olduğunu bilseydik kesinlikle vurmazdık” diyor. Bu kadar pişkinlik, bu kadar yalancılık, bu kadar yüzsüzlük, bu kadar kepazelik de olmaz ki...
Ama karşımızda duran Erdoğan’dır. Rezil olmuş, itibarı beş paraya düşmüş, güvenilir olmaktan çıkmış, sicili bozuk ve artık uluslararası güçlerin de itibar etmedikleri bir ülkenin, yani Kürtlere karşı soykırım politikasını uygulayan Türkiye’nin cumhurbaşkanıdır.
Yalan ve hile, ikiyüzlülük, kandırma ve pişkinlik onun mesleği olmuş artık. Zaten söylediği yalanlar ve ‘tükürdüğünü yalama’ eylemleri ile tanınan bir cumhurbaşkanı konumundadır Erdoğan. Son on yıldır iktidarını, Türkiye’yi böyle ucuz ve yalan politikasıyla yönetmiş, tabii ki artık kredisini tüketen bir duruma gelmiştir.
Elbette ki Erdoğan durup dururken aklına geleni söylediği için yalan söylemiyor, durduğu yerde ikiyüzlülük yapmıyor, bu onun ucuz siyaset yapma alışkanlığından kaynaklanmıyor. Erdoğan köşeye sıkıştığı için, siyaset ahlâkını yitirdiği için, artık bu politikayla toplumu yönetemez hale geldiği için, doğrularla kimseyi ikna edemediği için, işlediği cinayetleri, yaptığı katliam ve soykırımları artık başka türlü gizleme yeteneğini kaybettiği için yalan söylüyor. Bunun için bazen efeleniyor, caka satıyor, bazen kükrüyor, ama tüm bunlar para etmeyince bu sefer siniyor, süt dökmüş kediye dönüyor ve itbarsızlığından sınır tanımayacak kadar yalvarmaya başlıyor.
PYD’nin IŞİD’e karşı yürüttüğü mücadeleden dolayı Rusya’ya rest çeken, Beşar Esad’a öfkelenen ve mutlaka devrilmesi gerektiğini ısrarla vurgulayan, bunun için özel askeri kuvvet oluşturan, Peres’e ‘One Minute’ diyen Erdoğan, izlediği politikanın iflas ettiğini görünce bu kez yalvarma taktiğiyle aynı güçleri Kürtlere karşı kışkırtmaya çalışıyor. Rojava sisteminin kabul görmemesi, PYD’nin uluslararası düzeyde tanınmaması, YPG/YPJ’nin irade olmaması için dün kavga ettiği, rest çektiği, tehdit ettiği güçlerin elini öpmek için adeta yalvarıyor. “Bükülmeyen bileğin öpülmesi” misali. Eğer tehdit ve caka satma taktiği tutsaydı tehditlere devam ederdi, ama tehditlerin anlamsızlaştığını görünce bu kez yalvarmaya, özür dilemeye başlayan Edoğan, ne yaparsa yapsın artık kurtuluşu yok.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin başlatmış olduğu yeni hamle temelinde geliştirdiği mücadele, bu sefer Erdoğan’ın sonunu getirecek. Erdoğan’ın “daha bu ne ki? Esas olarak bundan sonra görecekler” tehditi de fazla bir anlam ifade etmeyecek. Erdoğan başka ne yapacak ki? Bundan ötesi var mı? Zaten yaptığını yapıyor, en son kozu soykırımdı, onu da uyguluyor. Şehir bırakmadı, sağlam tek bir köy kalmadı. Tanklarla-toplarla bombalamadığı tek bir şehir yok. Giremediği şehirleri de havadan bombalıyor. Ormanları yakıyor.
Dolayısıyla “daha bu ne ki?” tehdidi de, tamamen bir şantaj ve yıllardır yürütülen psikolojik savaşın bir örneği. “Daha bu ne ki?” dediği şeyi uygulasa da sonuçta değişen bir şey olmayacak. Putin’e yalvarsa da, Beşar Esad’la anlaşsa da, Berzani ve KDP’yi palazlandırsa da sonuç değişmeyecek. Çünkü Kürtler artık Erdoğan’ı da, başbakanı da, savaş kabinesini de, katliamcı ve soykırımcı Türk devletini de gayet iyi tanıyor. Gelinen aşamada Kürtleri teslim alacak hiç bir güç yoktur artık. Okun yaydan fırlamış halini yaşayan Kürtler, mutlaka kazanacakalardır. Bunu Erdoğan da, uyduruk başbakan da, savaş kabinesi de, Türk devleti ve uluslararası güçler de bilmeli...


 
Yukarı